17 Eylül 2012 Pazartesi

Mekanınız cennet olsun...

         
                      Her zaman güne iyi haberle başlanmıyor... En acı haberle başlayabiliyorsunuz bazen güne . Her gün aynı saatte konuştuğunuz anneciğinizin  günün alakasız  bir saatinde telefonda ismini görüyorsunuz, hayırdır deyip açıyorsunuz. Her zaman ya söylemeyi unuttuğu bir şey, yada gelirken getirmemi istediği şeyi  hatırlatmak için olan telefon bu kez onun için çalmıyor. Anneciğinizin o buğulu , çaresiz sesi  "DEDENİ KAYBETTİK" diye çınlıyor. Kulaklarınız uğuldamaya başlıyor etraftaki diğer sesler kayboluyor. Bir kaç anlamını yitirmiş kelime dökülüyor dudaklarınızdan ve uzakta olmanın acısı bir kez daha çörekleniyor yüreğinize. Yola çıkmanın telaşı sarıyor titreyen bedeninizi. Gerekli yerlere ulaşılıyor plan program vs. vs.  anlamını yitirmiş bir sürü hayata dair şey işte...
                  Yol  rüya gibi, uyanmak istenen bir rüya gibi ve beklenen bir telefonla geçiyor. Telefon çalsın  doktorlar yanılmış her şey yolunda desin diye dua ederek geçiyor. yada geçmek bilmiyor... 10 ay önce kaybettiğiniz anneanneciğinizin yerini özleme bırakmış acısı tekrar yüreğinize çörekleniyor, bazende teselli oluyor birbirlerine kavuştular diyerek. Ama yinede ölüme hiç hazır olunmuyor. Hayatın en acı gerçeği ölüm hiç kimseye yakışmıyor.
                  10 ay önce bizi bırakıp giden anneanneciğim ve daha 5 gün önce bizi bırakıp anneanneciğimin yanına giden dedeciğim  mekanınız cennet olsun belki acınız dinecek ama özleminiz hiç bitmeyecek.

2 yorum :